bir pazar sabahı





yeni yıla girmeden önce...


aralık ayı boyunca evde aile ve dostlarla çok sık bir araya geldik. fazla resim çekme fırsatım olmadı ama kendi resmimizi çekerken sofranın da göründüğü anlar olmuş. çok eskimeden onları koymak istedim buraya...







orange and vodka

from now on, i decided to keep my food blog in english. i need to write in english otherwise i am going to forget how to use this language... the words keep running away from me....

this week all the summer jams i made are finished. i thought they would last at least till january but no, we ate them all. of course i gave away lots of jars but mostly was eaten by aydın at breakfast. so i decided to make some winter jams now. the house still smells of bitter orange. i added some vodka at the last minute and some cloves.

by the way, the moon was beautiful last night. took some pictures but just one came out nicely.























































Evde bir akşam

Kurduğumuz sofraların resmi, ancak konuklar geldiğinde çekiliyor. Bu sefer farklı olsun dedim ve evde basit bir akşam yemeğini resimledim.
Fırında sebze, zeytinyağlı fasulye ve avokadolu-yumurtalı-yoğurt soslu salata. Sade ama doyurucu.




akmeşe köyümden

Arada İstanbul'dan kaçmak çok iyi geliyor. En çok da Karabaş'ı özlediğimiz için...

Sanki yazın biz oradayken daha neşeli oluyor.



YAZIN SANATI

Edebiyat tarihinin ilk eleştirmeni, ünlü şair Horatius’un “Ars Poetica” başlığından esinlenerek, Cumhuriyet Gazetesi Kitap Ekindeki yazılara “Yazın Sanatı” adını vermiştim. Yapmak istediğim, her hafta, hemen her okurun tanıdığı klasik yapıtları ele alıp okurla genel bir edebiyat sohbetine girmekti. 2001 yılının ilk yazısı “Roman Nasıl Başlar?” başlığını taşıyordu, 52 hafta sonunda yer alan son yazının başlığı ise, “Roman Sonları”ydı. Başı ve sonu olan bir yazı dizisi gibi görünse de, seçtiğim konular tamamen rastgele sıralanmıştı. Amacım edebiyat öğrencisinin bildiği konuları genel okura taşımaktı.

Bu yazıları tekrar okurken, geçen on senede edebiyat ortamımızda çok fazla şeyin değiştiğini fark ettim. Kurgu zevkimin de değişmiş olduğunu gördüm. Değişen başka bir şey ise, tanımadığımı söylediğim bazı yazarlar yakın dostlarım arasına katılmış, bazı değerli yazarları da kaybetmiştik. Yine de, yazılardaki bu türden bilgileri güncellemeden, yazıldıkları günkü halleriyle bırakmayı tercih ettim.

15 sene kadar önce kitap tanıtımları yazmaya başladığımda, beni ilk destekleyen kişi sevgili Erdal Öz olmuştu. Yazıları kitap haline getirmem gerektiğini ilk söyleyen de o oldu. Bahanesi olmayan tembelliğim yüzünden bu arzu, kuzenim Kumru Başer’in yardımı ve heveslendirmesi sayesinde ancak gerçekleşti. Her yazıyı okuyup fikir verdi ve düzeltmelerde yardım etti. Teşekkür etmek istediğim bir diğer kişi, edebiyat sevgisini ve bilgisini değerli bulduğum, Cumhuriyet Kitap ekinin yayın yönetmeni Turhan Günay; desteği benim için her zaman çok önemliydi. Aslında sıradışı bir teşekkür de yazarlara göndermek isterim: Homeros’tan Dante’ye, Dostoyevski’den Garcia Márquez’e, hayatım boyunca beni terk etmeyen tek hobim, tek tutkum onlar oldu. Bir de tabii Aydın’a...

İstanbul, Eylül 2011